Yoğurt Çorbası Tarifi
YOĞURT ÇORBASI TARİFİ
yarım su bardağı pirinç
4 su bardağı su
1 kilo yoğurt
1 adet yumurta
1 yemek kaşığı un
5 yemek kaşığı zeytinyağı
2 yemek kaşığı kuru nane
1 tatlı kaşığı kaya tuzu
1 çay kaşığı çekme karabiber
- Pirinci yıkayarak 4 su bardağı su ve tuzun içerisinde 20 dakika haşlamaya bırakın.
- Diğer bir yanda başka bir kapta yoğurdu, unu ve yumurtayı iyice çırpın.
- Haşladığımız pirincin suyundan bir kaç kepçe azar azar ekleyip yoğurdu ılıklaştırın.
- Yoğurdu hiç durmadan karıştırarak kısık ateşte ısıtmaya başlayın.
- Yoğurttan hafifçe dumalar çıkmaya başladığında altını kapatıp kaynayan pirince ekleyin.
- Bir kaç kere karıştırıp çorbanın altını kapatın.
- Daha sonra bir tavada zeytinyağını yakmadan ısıtın ve içerisine naneyi ekleyin.
- Naneyi yakmadan hazır olan çorbanın üzerine döküp servis edin.
YOĞURT ÇORBASI
"Yoğurtla terbiye edilmiş" yemekler, Türk mutfağının en önemli özelliğini meydana getirirler. Yoğurt, Türk yemeklerinin o kadar önemli bir katığıdır ki, adetatuz yerine geçmiştir. Bunun için de, çorba ile diğer yemeklere katılan yoğurdaeski Türklerde, "tuzluk" adı verilmiştir. "Katık" sözü de,çoğu zaman yoğurt yerine kullanılmıştır. Türkçeden Farsçaya geçen katık sözü de bu mânâdadır. Fakat eski Türkçedeki katıksözü daha çok bugünkü, anlayışla kullanılmıştır. Bununla beraber Orta asya lehçelerinin bir çoklarında ise katıklamak sözü, çoğu zaman "yemeği yoğurtla terbiye etmek" mânâsına gelir. Ayrandan başka, yoğurtla yapılan bazı içkiler de vardır. Meselâ yoğurtla kımızı birbirine karıştırarak, kakırımadı verilen, bir nevi ekşi bir içki yapılırdı. Tabii olarak Anadolu'ya gelen Müslüman Oğuzlar, bu gibi içkileri artık içmemiş ve yapmamışlardı.
"Yoğurtluçorba" denince, daha çok "yoğurtla terbiyelenmiş" bir çorba hatırımıza gelmelidir. Yukarıda adı geçen Türklerin tuzluk deyişi de bu mânaya geliyordu. Bu sebeple yoğurtlu çorba denince hatırımıza, yoğurtla çorba malzemesinin birbirine karıştırılması değil; "çorbanın yoğurtla terbiyelenmesi" gelmelidir. Meselâ Kırgızlar, yoğurtla un karışımından meydana gelen ve terbiyelenmiş bir nevi çorbaya, atala adı verirlerdi.. Buçorba, sayın Abdullah Taymas'ın tercüme ettiği gibi, yoğurt ve un tiridi demek değildir. Bu, yoğurtla terbiye edilmiş, bir çeşit "yoğurtlu unçorbası" idi. "Yoğurtlu yarma çorbası" da vardır. Ortaasya'da"yarma" karşılığı olarak, bazı ses değişmeleri dolayısı ile, carma denilirdi. Fakat bu carma sözü de, Anadolu'da kullanılan aynı manayı taşırdı.Bu sebeple arpa ve buğday yarmasından yapılan bu çorbaya, yalnızca carma, yani"yarma" demekle yetinilirdi. Bu çorba, yoğurtla terbiye edilmiş olsabile, yine de adı değişmezdi. Çünkü yoğurt, onun tabii bir katığı idi."Bozca aş", Anadolu'nun çok yaygın ve tanınmış yoğurtlu yemeklerinden biridir. Anado1u 'da bu yemeğe, geniş olarak toğka, tovka, toyga, toyka aşı adıda verilir. Bu yemeğin adı eski Anadolu metinlerinde ise, tovga, toğa aşı şeklinde geçer. Eski Anadolu'da basılmış Farsça ve Türkçe sözlükler bu yemek adını, Farsça duğba'dan gelmiş gibi gösterirler. Aslında ise, Anadolu'da buyemek adı, "bulgurlu yoğurt çorbası" için söylenegelen bir sözdür. Pirinç bölgelerinde, "yoğurtlu pirinç çorbası" na, yine tovga denilir. Eski Osmanlı metinlerinde ise, bu yemek adının yanında açıklama şeklinde, bir bozca aş deyimi de görülür.
YOĞURDUN MENŞEÎ VE ORTA ASYA
Yoğurt, çokeski çağlardan beri Ortaasya kavimleri ile, daha batıdaki İskitler'deki yiyecek çeşitlerinden biridir. Yunan tarihçisi Hippokkat bile, İskit kavimlerinin yaptıkları yoğurt veya yoğurda benzer yiyeceklerden, sık sık söz açmıştır.Unutmayalım ki İskitler de, Altay kültürünün Batı bölümünü meydana getiren,hayvancı kavimler idiler. Irkları ne olursa olsun, Mançurya 'dan Orta avrupa'yakadar uzayan bu gibi çeşitli kavimleri birleştiren öz, yalnızca müşterek kültürleri idi. Bu sebeple, Türk kültürü dendiği zaman, ırkla sınırlandırılmış daracık bir alan hatıra gelmemelidir, Türk tarihçileri daima geniş düşünmekzorundadırlar.
Yoğurt,yağurt, yavurt veya buna benzer, daha bir çok değişik şekillerde söylenen busözün, Türkçedeki ek ve köklerini, henüz daha kesin olarak tesbit etmişdeğiliz. Birçok eski Türk sözlükleri ise, yoğurt sözünü, yoğurmak, yoğurtmak gibi, Türkçe fiillerle ilgili göstermekten, geri durmamışlardır. Yoğurt sözünü,Indo-Cermen dillerinden gelmiş gibi gösterenleri ise, burada anmağa değer görmüyoruz.
YAĞLI YOĞURT
"Yağı yoğurttan çıkarma" işi öyle anlaşılıyor ki Türklerin, çok eski çağlardanberi inana ve kullana geldikleri bir adetleri idi. iskit kavimleri de yağı, sütten değil; yoğurttan çıkarırlardı. XIII.yüzyılda Orta Asya ve Moğolistan'da seyahat etmiş olan bir çok Avrupalı seyyah da, yağın yoğurttan çıkarıldığını görmüşlerdir. Aslında Türklerde yağ çıkarmak için döğülen süt değil; daha çok yoğurt idi.
"Yavan,yavgan" sözleri, yalnız yağı alınmış yoğurt için değil; yağsız et için de söylenirdi. “Yavan” sözü eski Türklerde de, yavgan şeklinde idi. Bu kökten Türkler bir çok fiiller de yapmışlardı. Kırgızlar sütle terbiye edilmemiş yavan aş için ise, cuugan aşdiyorlardı. Gerçi buradaki ses değişmeleri, Türk fonetiğine uymaktadır. Fakatbu sözün, Türkçedeki eski yavgan ile ne derece ilgisi bulunduğunu söyleyebilmek için de, henüz dahavaktin erken olduğu kanaatındayız Bu sebeple yoğurt da, Türkler tarafından daima yağlı veyağsız olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır.
SÜZME YOĞURT:
"Süzme yoğurt", yoğurdun kalın bir çeşididir. Eski Türklerde de bu çeşit yoğurda, süzmeli adı altında rastlıyoruz.Acı yoğurt ile ekşi yoğurt deyimleri de, eski Türk kaynaklarında yok değildir.Yağı alınmış yoğurda, bazı Türkler uygan yoğurt adı da verirlerdi.
YOĞURT VE MAYA :
Türklerde"yoğurt mayası" da, üzerinde durulacak ayrı bir konudur. Kaşgarlı Mahmud'a göre Türkler, yoğurt mayası için kor sözünü kullanırlardı. Bu söz, Kıpçak ve Mısır Memlûk Türklerinde ise, yaygın olarak"maya" manasına kullanılmıştır. Batı Sibirya Türklerinde de bu söz,yine genel bir maya anlayışı için söylenirdi. Kazak ve Kırgızlarda ise bu söz,yalnızca "kımız mayası" manasına gelir. Nitekim, Kaşgarlı Mahmud da,korluk, kurluk sözünün, kımız testisi anlayışına geldiğini söyler ki, bu dayoğurt ve kımız mayasının, mânâ bakımından birbirine karıştırıldığını gösteren,bir delil olabilir. öyle anlaşılıyor ki bu deyim,, daha önceleri Türklerde,kımız mayası anlayışına da kullanılıyordu